Güncel Makalelerimiz

Terör Mağdurları Tazminatı

Ortak bir tanımı olmamakla birlikte, 3713 Sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 1. Maddesinde de tanımlandığı üzere terör; cebir ve ÅŸiddet kullanarak; baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemlerinden biriyle, Anayasada belirtilen Cumhuriyetin niteliklerini, siyasi, hukuki, sosyal, laik, ekonomik düzeni deÄŸiÅŸtirmek, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüÄŸünü bozmak, Türk Devletinin ve Cumhuriyetin varlığını tehlikeye düÅŸürmek, Devlet otoritesini zaafa uÄŸratmak veya yıkmak veya ele geçirmek, temel hak ve hürriyetleri yok etmek, Devletin iç ve dış güvenliÄŸini, kamu düzenini veya genel saÄŸlığı bozmak amacıyla bir örgüte mensup kiÅŸi veya kiÅŸiler tarafından giriÅŸilecek her türlü suç teÅŸkil eden” eylemlerdir. Terörü uygulayan organize gruplar terör örgütü, terör faaliyetinde bulunan kiÅŸiler de terörist olarak tanımlanmaktadır.

Terörizm faaliyetleri, Türkiye’de son 40 yıl içinde onbinlerce insanın ölümüne, çok daha fazlasının yaralanmasına ve bu olaylardan kaynaklı nüfus hareketlerine neden olmuÅŸtur. Yüz milyonlarca dolarlık doÄŸrudan ve dolaylı kayıplardan daha da önemli olanı, terör olaylarından dolayı insanların yaÅŸadıkları travmaların yarattığı manevi zararların telafisinin mümkün olmamasıdır.[1]

Temelde Devletin anayasal düzenini yıkmayı amaçlayan terör eylemlerinin zarar gören kiÅŸilere karşı kiÅŸisel husumetten ileri gelmediÄŸi bilinmektedir. Terör eylemlerine hedef olan kiÅŸiler kendi kusur ve fiilleri sonucu deÄŸil, toplumun bir bireyi olarak zarar görmektedirler. Devleti ve toplumu hedef alan fiillerden doÄŸan zararın maÄŸdur kiÅŸinin üzerinde bırakılması, hak ve nesafet kurallarıyla baÄŸdaÅŸmamaktadır. [2]

17.07.2004 tarihinde kabul edilen ve 27.07.2004 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 5233 Sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden DoÄŸan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun ile terör faaliyetleri nedeniyle kiÅŸilerin uÄŸramış olduÄŸu maddi zararların yargıya intikal etmeden  uzlaÅŸma yolu ile idarece karşılanması amaçlanmaktadır.

5233 Sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden DoÄŸan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun'un " amaç" baÅŸlıklı 1. Maddesi'nde;

"Bu Kanunun amacı, terör eylemleri veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle maddî zarara uÄŸrayan kiÅŸilerin, bu zararlarının karşılanmasına iliÅŸkin esas ve usulleri belirlemektir." hükmünde ve

Aynı Kanun'un "Kapsam" başlıklı 2. Maddesi'nde;

"Bu Kanun,  3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun 1 inci, 3 üncü ve 4 üncü maddeleri kapsamına giren eylemler veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle zarar gören gerçek kiÅŸiler ile özel hukuk tüzel kiÅŸilerinin maddî zararlarının sulhen karşılanması hakkındaki esas ve usullere iliÅŸkin hükümleri kapsar." denilmektedir.

17.7.2004 tarihinde kabul edilip, 27.7.2004 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan 5233 sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden DoÄŸan Zararların Karşılanması Hakkında Kanunun genel gerekçesinde ve Danıştay 10. Dairesi'nin 18/03/1998 Tarih ve 1996/10292 Esas- 1998/1190 Karar Sayılı kararında da belirtildiÄŸi üzere; " Ä°darenin hukuki sorumluluÄŸu sadece kusur esasına, hizmet kusuru teorisine dayanmamakta; idare kusur koÅŸulu aranmadan da sorumlu sayılabilmektedir. Kural olarak idare, yürüttüÄŸü hizmetin doÄŸrudan sonucu olan nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlüdür. Buna karşın söz edilen kuralın istisnası olarak, idarenin faaliyet alanı ile ilgili, önlemekle yükümlü olduÄŸu halde önleyemediÄŸi birtakım zararları da nedensellik bağı aramadan tazmin etmesi gerekmektedir. Kollektif sorumluluk anlayışına dayalı, sosyal risk adı verilen ilke, doktrin ve yargısal içtihatlarla kabul edilmiÅŸtir " ilkesi gereÄŸince hizmet kusuru bulunmasa bile davalı idarenin tazmin sorumluluÄŸu bulunmaktadır. Ä°darenin hukuki sorumluluÄŸu sadece kusur esasına, hizmet kusuru teorisine dayanmamakta; idare kusur koÅŸulu aranmadan da sorumlu sayılabilmektedir. Anayasa'nın 125. Maddesi uyarınca; Ä°dare, kendi eylem ve iÅŸlemlerinden doÄŸan zararı ödemekle yükümlüdür. Kural olarak idare, yürüttüÄŸü hizmetin doÄŸrudan sonucu olan nedensellik bağı kurulabilen zararları tazminle yükümlüdür. Buna karşın söz edilen kuralın istisnası olarak, idarenin faaliyet alanı ile ilgili, önlemekle yükümlü olduÄŸu halde önleyemediÄŸi birtakım zararları da nedensellik bağı aramadan tazmin etmesi gerekmektedir. Sosyal risk ilkesinin uygulanabilmesi için olayın tüm toplumu ilgilendirmesi ve zararın toplumsal nitelikli bir riskin gerçekleÅŸmesi sonucu meydana gelmesi yanında, olay ve zararın yürütülen kamu hizmetinin doÄŸrudan sonucu olmaması, baÅŸka bir deyiÅŸle zarar ile idari eylem arasında bir nedensellik bağının da kurulamaması gerekmektedir.[3] Sosyal risk adı verilen ilke nedeniyle hizmet kusuru bulunmasa bile davalı idarenin tazmin sorumluluÄŸu bulunmaktadır.

5233 Sayılı Yasa yargısal ve bilimsel içtihatlarda kabul edilen "sosyal risk" ilkesinin yasalaÅŸmış hali olup bu nedenle anılan yasanın yürürlüÄŸe girdiÄŸi tarihten itibaren meydana gelen terör eylemleri nedeni ile uÄŸranılan zararların tazmini istemi ile açılacak davalarda artık 5233 Sayılı Kanun'un hükümlerine göre çözümlenmesi gerekmektedir.

5233 Sayılı Terör ve Terörle Mücadelen DoÄŸan Zararların Karşılanması Hakkında Kanun’un 7.maddesinde terör olayları nedeniyle kiÅŸilerin idarece karşılanacağı zararlar düzenlenmektedir.  Karşılanacak Zararlar;

Madde 7- Bu Kanun hükümlerine göre sulh yoluyla karşılanabilecek zararlar ÅŸunlardır:

  1. a) Hayvanlara, aÄŸaçlara, ürünlere ve diÄŸer taşınır ve taşınmazlara verilen her türlü zararlar.
  2. b) Yaralanma, engelli hâle gelme ve ölüm hâllerinde uÄŸranılan zararlar ile tedavi ve cenaze giderleri.
  3. c) Terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle kiÅŸilerin mal varlıklarına ulaÅŸamamalarından kaynaklanan maddî zararlar."dır.

Her ne kadar ilgili kanun maddesinde karşılanacak zararlar arasında manevi zararlara açıkça  yer verilmemiÅŸse de gerek 5233 Sayılı Kanun’un 12. Maddesi gerekse Anayasa Genel Kurulu’nun T.C. Anayasa Genel Kurulu'nun 25.06.2009 Tarih,  2006 / 79 Esas,  2009 / 97 Karar Sayılı Kararı gereÄŸi terör olayları nedeniyle kiÅŸilerin uÄŸradıkları manevi zararların da idare tarafından karşılanması gerektiÄŸi belirtilmiÅŸtir.

T.C ANAYASA Genel Kurulu'nun 25.06.2009 Tarih,  2006 / 79 Esas,  2009 / 97 Karar Sayılı Kararı; "5233 sayılı Yasa, idarenin eylem ve iÅŸleminin sonucu olmayan ve herhangi bir idari iÅŸlem veya eylemle doÄŸrudan nedensellik bağı da bulunmayan, ancak terör ve terörle mücadele sırasında meydana gelen zararların da tazmini yolunu açan, bu anlamda idarenin kusursuz sorumluluk alanını geniÅŸleten bir yasadır. Bu Yasa idarenin kusursuz sorumluluk alanını geniÅŸletmekle birlikte, aynı zamanda terör ve terörle mücadele sırasında meydana gelen zararlardan sadece "maddi" olan kısmının sulh yoluyla tazminine iliÅŸkin esas ve usulleri belirlemektedir. Yasa'da bu zararlardan "manevi" olan kısmın idareden talep edilemeyeceÄŸine iliÅŸkin bir hükme yer verilmediÄŸi gibi, 12. maddede "sulh yoluyla çözülemeyen uyuÅŸmazlıklarda ilgililerin yargı yoluna baÅŸvurma hakları saklıdır" denilerek Anayasa'nın 125. maddesinin birinci fıkrasına paralel bir düzenlemeye yer verilmiÅŸtir. Bu nedenle itiraz konusu ibare, idarenin sorumluluk alanını daraltan veya idari iÅŸlem veya eylemlere karşı yargı yolunu kapatan bir hüküm içermemektedir."

5233 Sayılı Kanun’da ilgili idarelere baÅŸvuru ÅŸekline ve usulüne, sürelere iliÅŸkin düzenlemeler yer almaktadır.

KAYNAKÇA:

[1] SALDIRIM, M.,  GÖBEKCÄ° ELMAAL , F.( 2016). Terör Suçları, Ä°nsanlığa Karşı Suçlar ve Soykırım Suçları Konusunda KarşılaÅŸtırmalı Bir Ä°nceleme, s.5.

[2] ÇETÄ°N, Y. (2010, Nisan); Terör Olaylarında Tazminat Davaları ve Ä°dari Kolluk Hizmetlerinden UÄŸranılan Zararların Tazmini

[3] YILDIZ, H.( 2016). İdarenin Sosyal Risk Sorumluluğunda İlliyet Bağı Meselesi, TBB Dergisi, s.167.