Destekten Yoksun Kalma Tazminatı

Destekten yoksun kalma, iş kazası, trafik kazası veya diğer haksız fiiller sonucu hayatını kaybeden kişinin, yaşarken bakmakla yükümlü olduğu veya maddi destek sağladığı kişiler tarafından, ölüme sebebiyet verenden kusuru oranında talep edilecek bir tazminat türüdür. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 53/1-3 maddesinde destekten yoksun kalma tazminatı “Ölenin desteğinden yoksun kalan kişilerin bu sebeple uğradıkları kayıplar.” olarak tanımlanmıştır. Destek olunan kişilerin ölümden önceki sosyal ekonomik durumlarını mümkün olabildiğince sürdürebilmeyi amaçlayan bir tazminat türüdür.


Ölenin yaşı ile destek süresi, ölenin geliri, destekten yoksun kalanların yaşı ile ondan bu desteği alanların durumu değerlendirilerek belirlenen bir tazminat türüdür.
Destekten yoksun kalma tazminatı olarak istenebilecek maddi tazminatın kapsamı Borçlar Kanunun m.53’te belirlenmiştir. Buna göre; 
-Cenaze giderleri,
-Ölüm hemen gerçekleşmemişse tedavi giderleri ile çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar,
-Ölenin desteğinden yoksun kalan kişilerin bu sebeple uğradıkları kayıplardır.


Bu tazminatı talep edebilecek kişiler; eş, çocuklar, anne-baba, fiilen destek olduğu yakın akrabalar, burs verdiği öğrenci, kirasını ödediği sevgilisi hatta imam nikahlı eşi dahi bunu talep edebilmektedir.
 

T.C YARGITAY 17. HUKUK DAİRESİ E. 2014/10266, K. 2015/5025 Kararında;
“Somut olayda; davacı vekili Sigorta Tahkim Komisyonuna başvuru dilekçesinde davalıya trafik sigortalı aracının davacının resmi nikah olmadan birlikte yaşadığı eşi H. S.'ya çarparak ölümüne sebebiyet verdiğini ileri sürerek destekten yoksun kalma tazminatına karar verilmesini istemiştir.


Sigorta İtiraz Hakem Heyeti tarafından davacıyla müteveffa arasında desteklik ilişkisi kanıtlanamadığından talebin reddine karar verilmiş ise de; karar gerekçesinde de açıklandığı üzere, desteklik ilişkisi için resmi evlilik şartı bulunmayıp, tazminat talep edenle desteğinin eylemli ve düzenli olarak karı-koca gibi birlikte yaşamaları, hayatlarını birleştirmelerinin yeterli olduğu açıktır.


Dosya kapsamından davacının olay tarihi itibariyle resmi nikahlı eşinin (C. A.) bulunduğu ve bu resmi evliliğinden doğan çocuklarının bulunduğu sabit ise de; davacının ve resmi nikahlı eşi olan C.'nin davaya konu olayın hemen akabinde karakolda verdikleri beyanlarında, müteveffa H.'nin M.'in 30 yıl nikahsız olarak birlikte yaşadığı gayri resmi eşi olduğu, müteveffayla davacının çocukları olmayınca C.'nin davacıyla evlendiğini, müteveffayla davacının ve resmi eşin aynı evde birlikte yaşadıkları belirtilmiştir.
O halde, davacıyla müteveffanın resmi evlilik olmadan hayatlarını birleştirip eylemli ve düzenli olarak karı-koca gibi birlikte yaşayıp yaşamadıklarının, dolayısıyla destek olgusunun öncelikle zabıta marifetiyle araştırılması, olayla ilgili olarak Kayseri Asliye Ceza Mahkemesi'ne açılan ve dosyada mevcut iddianameye göre davacının (gayri resmi nikahlı eş sıfatıyla) müşteki olduğu ceza davası dosyasının getirtilip eldeki davanın konusu yönünden incelenmesi, ilgili muhtarlık kayıtlarının getirtilmesi, elektrik, su, telefon aboneliği kayıtlarının araştırılması, seçim kurulu kayıtlarının getirtilmesi, ondan sonra tüm dosya kapsamı birlikte irdelenerek desteklik olgusunun varlığı halinde tazminat hesabı için aktüer bilirkişiden hesap raporu alınması ve varılacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeyle yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.”                            
 

Av. Ahsen Kara